31 Mayıs 2011 Salı

İş Fikri; İstiridye Yetiştiriciliği

Mutfaklarımızda devrim yaratacak değişik bir lezzet. Yaşam döngüsü midyeye benzeyen istiridyenin kültüre alınması fırsat vaat ediyor!.. İstiridye ye bizim piyasa dilinde genellikle "tarak" adı veriliyor. Gurme restoranlarda ve balıkçı tezgâhlarında aranan bir deniz ürünü…
Midye’den değerli ve çok daha lezzetli! Alışkanlığa göre çiğ ya da pişmiş olarak yeniyor. İstiridyenin biyolojik anlamda birçok çeşidi var. Büyüklüklerine ve cinslerine göre sınıflandırılıyor. Dünyada “kültür üretimi” ise bir hayli yaygın…

Genellikle “lüks gıda” olarak değerlendirilen istiridyenin besleyici özelliklerinin yanı sıra “afrodizyak” niteliklerinin de bulunması onu çok daha değerli kılıyor. Doğal avcılığı yapılmakla birlikte her yerde rastlanmaması onu zengin sofralarının lezzeti yapmış. Dr. William K. Brooks‘un “The Oyster” adlı kitabından istiridyenin Romalılar devrinde kültür yetiştiriciliğine alındığını öğreniyoruz. O dönemde kamış çubuklara taşlar bağlanarak yapay yetiştirme ortamı yaratılmış; istiridye larvaları bu sopalara tutturularak büyütülmüş.

Halen Güneydoğu Asya, Avustralya, Japonya ve Amerika’da değişik yöntemlerle kültür yetiştiriciliği yapılıyor. İstiridye çiftliklerinin üretimi her geçen yıl biraz daha artıyor. Örneğin Güneydoğu Asya’da bu endüstri aile işletmeleri halinde.

Bambu kamışları kullanılarak sonsuz istiridye tarlaları oluşturulmuş. Çoğu kamıştan örülmüş yüzer tipte sistemler. Sal şeklinde inşa edilen bu yapılarda larvalar daha çabuk gelişip büyüyor.

ORTAMIN TEMİZ OLMASI ÖN KOŞUL
İstiridye temiz su isteyen bir ürün. Kirli sularda ağır metalleri bünyesinde toplayabiliyor. Bu açıdan endüstriyel yetiştiricilik halen en sağlıklı yöntem! Hastalıklara karşı dayanıklı türler tercih ediliyor. En tanınmışı “crassostrea gigas” adlı okyanus istiridyesi. Hem kolay ürüyor hem de eti çok kıymetli. İstiridyeler “fitoplankton” denilen mikroskobik canlılarla besleniyor. Ortamın oluşturulması ise yapay havuzlarda yapılıyor. Çoğaltılan mikroskobik canlılar yetiştirme sahasına periyodik olarak veriliyor. İri boy bir istiridye yaklaşık 18 ayda ticari ağırlığa erişiyor.

Avrupa’da ise başta Fransa olmak üzere kapalı sistemlerde yetiştiricilik gelişmiş. Özel havuzlar içine monte edilmiş raflarda istiridyeler kontrollü olarak besleniyor. En ileri teknikler ise Avustralya ve Japonya‘da. Burada sepetler içinde yetiştiricilik yaygın. En lezzetli istiridyelerin yetiştirildiği Pasifik Okyanusunda bu amaçla kıyılarda modern istiridye çiftlikleri kurulmuş.

Dünya ticaretinde önemli bir yere sahip olan istiridye ticaretinde fiyatlar dünya borsalarına göre oluşuyor. Yetiştiricilerin çoğu ürünlerini yüksek fiyatlarla gelişmiş ülkelere ihraç ediyor.

Türkiye’de henüz bu konuda çok gelişmiş bir endüstri yok. Ancak İtalya, Yunanistan ve İspanya‘da kimi örnek çiftlikler kurulmuş. Buralarda yetiştirilen istiridyelerin yalnız etinden değil kabuğundan da yararlanılıyor. Yüzde 97’si “kalsiyum karbonat” olan kabuklar öğütülerek doğal kalsiyum içeren ilaçlar üretiliyor.

Güneydoğu Asya’da ise bazı istiridye tarlalarında “inci” üretimi çok yaygın. Ancak bu iş çok zahmetli ve zaman isteyen bir faaliyet!

Geleceği parlak bir alan
Eşeyli üreme özelliğine sahip istiridyelerde “döl verimi” oldukça yüksek. Örneğin bazı türlerden birey başına üreme mevsimi boyunca 100 milyon yumurta almak mümkün.

İstiridye yetiştiriciliği balık çiftliklerindeki sisteme benzerlik gösteriyor. Yavrular “kuluçkahanelerde” üretiliyor ve “genetik seleksiyonla” hızlı büyüyen türler selekte edilerek çoğaltılıyor. Yetiştiricilikte en önemli konu ise deniz suyunun temizliği! Bu amaçla yetiştirme sahası temiz tutuluyor, hatta filtre cihazlarıyla su sürekli temizleniyor.

Özellikle kuluçka devresindeki istiridyelerin bulunduğu ortama
“besi materyali” dışında yabancı organizma girişine izin verilmiyor. Güneş ışığı ise bu filtreleme işinde en önemli yardımcı.

İstiridyelerden yumurta almak için ilginç teknikler geliştirilmiş. Japonya‘da uygulanan bir teknikle hafif “elektrik şoku” verilerek yumurtların alınması ve kuluçka aşamasına geçilmesi şimdi tercih edilen bir yöntem…
Burada belli bir süre beslenen yavrular daha sonra “kolektör” adı verilen çubuklara yapıştırılıyor.

Yavruların “kolektörler” üzerine tutunmasıyla yetiştirme işlemi başlamış oluyor. Daha sonra “kolektörlerden” alınarak sepetlere yerleştirilen bireyler büyüme alanlarına aktarılıyor. Bu konuda kullanılan çok sayıda teknik malzeme var. Özel “kiremitler“, “bambu materyali“,
“tel ızgaralar“, “ahşap çubuklar” ve “plastik gereçler” en çok kullanılanlar arasında. İstiridye yavrularını özel aygıtlar üzerine yapıştırmak ve orada gelişmelerini sağlamak ise hem bilgi hem de tecrübe gerektiriyor.

Türkiye’de bazı denizel alanlar bu yetiştiricilik için oldukça uygun. Ancak sistem konusunda bilgi sahibi olmakta ve bu konudaki tüm uygulamaları yerinde görmekte yarar var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder